Bir Gün Herkes AK Partili Olacak, Bu Sevda Bitmez...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Mevcut Ak Parti Genel Başkanı’nın Cumhurbaşkanlığına adaylığı söz konusu olduğunda ve artık bazı Ak Parti’nin ağır toplarının gelecek seçimlerin ardından Partileri ile organik/fiili ilişkileri zaruretten kesildiğinde Ak Parti doğal bir yeniden şekillenme sürecine girecektir. Hatta bu yeniden şekillenme süreci Numan Kurtulmuş’un yuvaya dönüşü ve Süleyman Soylu’nun aslına rücu edişi ile başlamıştır bile.

 

Yeni şekillenecek Ak Parti organizasyon yapısında; mevcut siyasal sistemde  kendisine bir yer edinmeye çalışan bazı eski bürokratlar, o güne dek arka planda kalmayı tercih eden bazı muhafazakar kanaat önderleri, bazı Ak Parti kurucuları, yer aldıkları siyasi partilerde istedikleri makamları elde edememiş bazı siyasetçiler, bazı mütedeyyin Sivil Toplum Örgütü temsilcileri, Ak Parti iktidarı ile zenginleşen bazı iş adamları, bazı medya patronları birer aktif aktör olarak karşımıza çıkacaktır. Bu heveslerin ve heveslilerin arzularının gerçekleşmesi elbette Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin başlaması ile doğru orantılı olacaktır. Eğer bu sisteme geçilirse Cumhurbaşkanlığı makamında olacak şahıs elbette Cumhurbaşkanlığı makamına gelene dek siyaset yaptığı Partiyi ve ideolojisini güçlendirecek hamleler yapmaktan kendisini alıkoymayacaktır. Hal böyle olursa; yeni Ak Parti yine, elbette bir sürpriz olmazsa, yeni Cumhurbaşkanının tercih edeceği isimlerle vücut bulacaktır. O halde, Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu dışında mevcut Ak Parti Genel Başkanı ile ilişki kurma ve geliştirme hususlarında heves sahibi, pek çok yeni ileriye dönük “siyasi akıllı yatırımcılar” göreceğimiz kanaatindeyim.

 

Hatta Demokrat Parti’nin bu denli esamesinin okunmayışını, MHP ve BBP’nin Ak Parti politikalarından farklı bir politika geliştirme hususunda gayet isteksiz davranmalarını, kısaca sağ ve merkez sağda yer alan diğer siyasi partilerin hali hazırdaki tüm politikalarını; yakın gelecekteki yeni Ak Parti yapılanması ile açıklamanın gayet mümkün olduğuna inanıyorum.

 

Bu açıklamayı duygusal ya da yanlı bulanların aslında şu soruyu kendilerine sormaları ve duygusal değil mantıklı cevap vermeleri lazım: “Mevcut siyasi konjonktürde merkez sağda herhangi bir siyasi partiye ihtiyaç var mı?”

 

Bu soru bağlamda; AK Parti iktidarı bir sonuçtur. Merkez sağ siyaset hitap ettiği kitlenin arzularını siyaseten 1950’den 2000’e dek karşılamıştır. Siyaseten talebi karşılanmayan merkez sağ kitle mensubu kalmamıştır. Bu kitle siyaseten doyduktan sonra diğer bazı toplumsal ve ekonomik taleplerle sesini yükseltmeye başlamıştır. İşte bu noktada merkez sağda yer alan siyasi partiler bu merkez sağ kitlenin toplumsal ve ekonomik yeni taleplerini karşılamada yeni tarz bir siyaset geliştirmede güdük kaldı. İşte bu eski kitlenin bu yeni taleplerini karşılama vaadiyle yeni bir siyasi parti ortaya çıktı 2000’lerin başında. Bu yeni siyasi parti  hem muhafazakar hem yenilikçi olduğunu, toplumsal kesimleri kucaklayıcı olacağını, gücünü kurumlardan değil halktan alacağını ve belki de en önemlisi yeni bir imtiyazsız ekonomik sınıf yaratacağını ifade etti.

 

Siyasette ve toplumsal yaşamda güç boşluğuna yer yoktur, affedilmez, hemen doldurulur. Öyle de oldu; kurumlar arası çatışmalardan, banka hortumlamalarından, bir sınıfın haksız ve hadsiz bir biçimde devasa biçimde varsıllaşmasından, kötü ekonomik gidişten, “sen” “ben” “öteki” kavgasından, ötekileştirilmekten bıkmış halk düğmeye bastı, ampul yandı.

        

Ak Parti iktidarı Türkiye’nin yaşaması gereken bir siyasal süreçti, yaşandı. Asıl düşündürücü olan bu denli uzun bir süre iktidarda kalan ve tam da bu nedenle hemen tüm siyasi cazibesini ve toplumsal karşılığını yitirmeye eninde sonunda yazgılı bir siyasi parti’nin bu uzun siyasi yolculuğu esnasında karşısına merkez sağda rakip bir siyasi parti yapılanması çıkmamış olmasıdır.

     

Bu açıklamalardan sonra adımızı “AKP’nin hizmetlisi” olarak çıkarırlar. Bilmezler bir kez dahi oy vermediğimizi, ideolojisini paylaşmadığımızı ama yiğidi de hakkıyla gömmekten imtina ettiğimizi. Zaten sloganlarla, kalıplarla, şablonlarla, zihin zincirleriyle, ön yargılarla, ötekileştirmelerle, “bizden” “onlardan” bağırışmalarıyla bu siyasi ortama ulaşılmadı mı? Böylelerinden hiç hesap soran yok...         

 

Doç. Dr. Gamze Güngörmüş KONA

gamze.kona@politikadergisi.com

 

Yorumlar

AKP nin uzun süreçli

AKP nin uzun süreçli iktidarda kalmasının en büyük nedeni EKONOMİ dir, "EKONOMİ BATARSA HEPİMİZ BATARIZ"  aldatmacasıdır. Bu aldatmacadır ki; Rahmetli Ecevit Hükümeti'ne danışmanlık yapan Kemal Derviş'in ekonomi programını devam ettirmektedir. Kuvvetler Ayrılığı Prensibi doğrultusunda Yasama, Yürütme Ve Yargı erkleri dışında kalan asker ve özellikle basın yayın-medya erkleri; siyasi yapılanmamızda en önemli rolleri oynamaktadır. Asker sınıfsal tabakalaşmayı, üstünlerin hukukunu oluştururken; MEDYA, yolsuzluk ekonomisi politikalarından nemalanmayı ve lüks tüketimi cazip hale getirerek borçlanma tuzağı nı oluşturmaktadır. İşte bu politikalar dolayısıyla "AMAN OYLAR BÖLÜNMESİN" safsatası  oluşturulmuştur. Bu safsatada gelinen son nokta çift partili TBMM olacaktır. Yani yönetim anlayışında , başkanlık ve yarı başkanlık sistemi oluşumuna doğru gidilirken; bir iktidar partisi ve muhalefet partisi dışında partili veya siyasetci olmayan meclis yapılanması da düşünülmektedir. Bunun sebebi tabi ki Küresel Otoritenin politikalarını uygulatacak olan yasamayı oluşturarak, yasaları çıkarttırmaktır.

Bu zorunluluğun oluşumuna baktığımızda zorunluluğu oluşturan bir çok neden görülmektedir. 

Bunların en başında muhakkak ki; demokrasiyi bir türlü genlerine yerleştirememiş halkımızın bilinçsizliği bu bilinçsizlikle egemenliğini sağlayacak iradeye sahip olamaması gelmektedir.

Sonrasında bu bilinçsizliği oluşturan sınıfsal tabakalaşma üstünleri mücadelesi gelmektedir. Bu mücadelede Aristokrat Harbiyeliler, Ruhbanlar ve güneydoğuda Aşiret Reisleri ön planda gelmektedir.

Bu mücadele sürerken bu vatan evlatları iradesine sahip olma bilincine erememiştir. Bu nedenledir ki egemenliğin kimde olduğunun sorgulaması yapılmaktadır.

Yukarıda değindiğim gibi bütün bunların asıl nedeni de ekonomi dir.

Ekonomik yönlendirme medyanın bilinçlendirmesi ile oluşmaktadır.

Dolayısıyla medya; koyunun olmadığı yerde keçilere Apturahman çelebi dedirtmektedir.

"EKONOMİ BATARSA HEPİMİZ BATARIZ" ve "AMAN OYLAR BÖLÜNMESİN,  TEK PARTİ İKTİDARI HER ZAMAN GÜÇLÜ EKONOMİ OLUŞTURUR" safsataları ile yolsuzluk ekonomisi politikalarına zemin oluşturulmuştur. 

"ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR" gerçeği safsatalara yenilmiştir. Adalet, güçlünün, güçlülerin adaleti olmuştur.

Bu oluşum içinde güçlenen AKP ve onun iktidarı değildir. 

Hiç bir zamanda herkes AKP li olmayacaktır.

Çünkü; güçlenen Siyonist Emperyalizmin yolsuzluk ekonomisi politikacılarıdır, bu politikalardan nemalananlardır.

YANİ GÜÇLENEN DAİMA AMERİKANCILAR OLMUŞTUR.

Yani asıl güçlü olan Amerikancı Medya nın üstünlüğüdür.

Medya seçkinleri oluşturup lanse eder. İktidar seçkinlerini oluşturan medyadır. Medya onlardan nemalanması bittiği anda taraf değiştirmeyi ve yenilerini lanse etmeyi çok iyi bir şekilde yapar. Yapmaktadır.

Hiç bir zaman unutmamalı ki; daima ZOR OYUN BOZAR.  Hazıra dağ dayanmaz. Değirmenin suyu bittiği anda değirmenin çarkları çalışmaz.

Değirmenin suyu çoktan tükenmektedir.

Yapıyor gibi görünüp uyutma ve gündem değiştirerek unutturmada artık sona gelinmiştir ki sıklıkla gündem değişikliği yaşanmaktadır.

Yeni anayasa çalışmaları ve başkanlık sistemi oluşumu için çalışmalar; halkın gündem değişikliklerine  odaklanmasından yani dikkatsizliğinden yararlanarak yapılmaktadır.

Bu şu demektir.

Amerikancı illüzyonistler sayesinde, çok yakında ülkemiz artık gerçekten müstemleke ülke olacaktır. Ve hemen hepimiz bir müstemleke ülkenin köle vatandaşları olacağız. Hiç bir sınıfsal farklılık olmadan. Ortada ne aristokratlar, ne ruhbanlar ne de aşiret liderleri kalacak.

Hepimiz AKP li olmayacağız evet, ancak; muhakkak ki hepimiz Amerikancı olacağız.

Çünkü devlet olma bilincine , bireysel ve devlet olarak egemenliğimizi sağlayacak DEVLET POLİTİKASI oluşturma bilincine sahip değiliz. 

Bu bilinçsizliktir ki bize; koyunun olmadığı yerde keçilere Apturahman Çelebi DEDİRTMEKTEDİR.

 

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.