Bir Çılgınlık Yapmadan Önce

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Selvihan ÇİĞDEM

 

 

Durup düşünmek gerekli. Gündemi yoğun bir şekilde etkisi altına alan proje neyin nesi diye.

 

 “İstanbul Kanal Projesi” nam-ı diğer “çılgın proje”. Bu projenin başta İstanbul olmak üzere genele yayarsak ülke için ne gibi kazancının ya da kaybının olacağı merak konusuyken başbakanın konuşmasının ardından birçok ilgili bilim adamı ve gazeteci düşüncesini açıkladı.

 

Her şeyden önce savunduğum bir nokta, ülkeyi yakından ilgilendiren, kısa veya uzun süreçteki çalışmaların ideolojik yaklaşımlardan çok bilimsel yaklaşımlarla yansız değerlendirilmesidir. Bu tutum hem yapılacak iş hem de bu işten etkilenecekler açısından daha sağlıklı sonuçlar ortaya koyacaktır. Bir adım atarken birkaç adım sonrasını düşünmemek bizim yarı yolda kalmamıza neden olabilir.

{C}{C}{C}{C} {C}{C}

 

Terim olarak proje, değişik alanlarda önceden plan ve programa alınmış, maliyeti hesaplanmış, kurum ve kuruluşların yönetim organları tarafından onaylanmış, kısa ve uzun vadeye bağlanarak özel kurum veya devlet adına gerçekleştirilmesi kabul edilmiş bilimsel çalışma tasarısı[1]olarak tanımlanmıştır. Bu nedenle yapılacak çalışmanın “proje” niteliğinde olması için çok yönlü değerlendirilmesinin yapılması şarttır. Yani işin çılgın olması onu bilimsel ulamda değerlendirmek için yeterli olmamaktadır.

 

Şimdi “İstanbul Kanal Projesi”ni proje kapsamında değerlendirecek olursak aslında bunun bilimsel çalışma tasarısından çok başbakanın bilinçaltının dışa vurumu olduğu görülecektir. Çünkü bu tasarı bilimsel hiçbir temele oturmamaktadır. İstanbul’un çevrebilimsel ve toplumbilimsel özellikleri değerlendirilmeden üretim-tüketim durumu göz önünde tutulmadan tarihsel dokusuyla birlikte coğrafî koşulları ele alınmadan bir projeden söz edilmesi işi baştan çürütmektedir. Kesin maliyeti açıklanmadığı gibi –tahmini 10-12 milyon dolara çıkacağı düşünülüyor- bu proje kapsamında hangi kurum ve kuruluşların onaylarının alındığı da tartışma konusudur. Başbakanın“Ecdadımız Abdülmecid, 1856 yılında bir proje hazırladı, boğazın altından geçiyordu. O başlayamadı, projeyi tamamlamak biz torunlarına nasip oldu. Dedelerimize diyoruz ki, ruhunuz şad olsun, siz bize ışık verdiniz ve biz o izde yürüyoruz.” bilimselağırbaşlılıktan uzak açıklamaları projenin çok daha gerisinde kalmakta.

 

Bildiğimiz üzere İstanbul geçen yıl “kültür başkenti” şeklinde kamuoyuna yansıtılmaya çalışılmıştı. Ancak gerçekler, onun kültürden ve başkent olmasından çok uzak olduğunu bağırmakta. Tarihsel değeri, coğrafî güzelliği ve izlemsel önemi tartışılmaz olsa da yedi tepeli İstanbul her yıl katlanarak artan nüfusa bağlı olarak çarpık kentleşmenin, ulaşım sıkıntısının; alt yapı sorunları ile çevre kirliliğinin en yoğun olduğu il. Bu kadar sorunu olan bir yerin kanal yapılarak kurtarılacağı ise marazî bir düşünceden ileri gelmektedir.

 

İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Yar. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, katıldığı televizyon programında, kanalın geçtiği yerleri göstererek buralardaki su havzalarının yok olacağına ve yakın bir gelecekte su sıkıntısı çekecek olan İstanbul’un, su havzalarının bozulması ile kıtlık yaşayacağına dikkat çekti. Yine bu bölgede bulunan ormanların da yok olma durumu söz konusu. Kanalın geçeceği topraklar tarihi değeri çok yüksek olan SİT alanları. Proje ile tarihe ışık tutacak arkeoloji çalışmaların da önü kapatılmış olacak.

 

            İstanbul’un ulaşım sorunu kanal yapmakla değil her yıl katlanarak artan nüfusun önünü almakla olur. Bu da ancak İstanbul’a yapılan “göç”leri engellemekle gerçekleşir. Çünkü trafik sorunu ve çarpık kentleşme kalabalık nüfusun giderek büyümesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Şehirlerarası göçe neden olan olguların başında“işsizlik” ve sosyo-kültürel açıdan anakentlerin “çekim merkezleri” olması gelmektedir. Bu anakentlerin başını da İstanbul çekmektedir. Bölgelerarasındaki kalkınmışlık düzeyindeki dengesizlik, feodal sisteme son vermeden ve ekonomik kalkınma planları yapıp sanayileşmeye geçmedikten sonra kapanmayacaktır. Aksi halde kanalla birlikte meydana getirilecek küçük kentin çevresinin gecekondularla dolması kaçınılmazdır.

 

Bir diğer konu ise kanalın üzerinden geçeceği toprakların devlet arazileri olması. Şimdiden yakın çevredeki arazilerin değerleri çok daha üzerinde arttı bile. İnanlar İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Serdar İnan,“Yabancıya satışı başlatmamız ve bu kanallar üzerinde yapılacak lüks konutları da yabancılara satmamız lazım. Türkiye'nin ne büyük madeni ne petrolü var. Bizim elimizde turizm ve insanların yaşamak istediği gayrimenkullerimiz var. Bunun yabancılara satışını ön plana almamız lazım.” diyerek başbakanın duygularına da tercüman olmuş bulunuyor.

 

Bu konu ile ilgili en güzel açıklamayı yapan İstanbul Mimarlar Odası Sekreter Üyesi Sami Yılmaztürk, Türkiye’nin kaynaklarının gerçekçi olmayan bir projeye harcanacağını belirterek:“Bu proje ile ilgili bütün uzmanlardan görüş alındığını sanmıyorum. O bölgede ormanlar ve su havzaları yok edilecek. Bölgenin milyonlarca yılda oluşmuş yapısını bozacaksınız. Kaldı ki İstanbul'un böyle bir projeye ihtiyacı var mı? Gerçekten sorgulamak gerek. Başbakan Erdoğan'ın açıkladığı haliyle 150 metre genişliğinde bir kanaldan iki büyük geminim yan yana geçmesi imkânsız. Bu konuda denizcilerden de bilgi alınmış olsaydı bu gerçeklere göre bu projenin yapılamayacağı anlaşılırdı.” şeklinde değerlendirmede bulundu.

 

Boğazlar Sözleşmesi ise daha ayrıntılı bir konu olacağından şimdilik ona değinmeden ilk izlenimlerinden elde ettiğim üç sonucu sizlerle paylaşmak istiyorum:

 

1.   Başbakan bu projeyi Osmanlı’nın yarım kalmış projesi gibi dillendirerek kendilerini Osmanlı varisi göstermek ve bizim için tarihi ve izlemsel öneme sahip olan Ankara’yı başkent olarak gözden çıkarmak suretiyle İstanbul’un asıl başkent olduğunu bilinçaltlarına yerleştirmek, böylece seçim öncesi göz boyamak,

2.  Yabancıya toprak satışı yapmak,

3. Gündemi asıl konulardan saptırarak dikkatleri proje(cik) üzerine çekip kamuoyunu oyalamak.

 

Görülen o ki bu tartışmalar seçimlere kadar süreceğe benziyor. Yalnız neresinden tutulursa tutulsun daha şimdiden proje(cik)nin döküldüğünü söylemek abartı olmaz. Sonucunu ise süreç içinde hep birlikte bekleyip göreceğiz.

 

iletisim@politikadergisi.com



[1] www.tdkterim.gov.tr

 

 

 

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.