Av Mevsimi

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

  
   Biletler, mısırlar, içecekler… Hepsi hazırdı ve bizi salona almaya başladılar. Soğuk sayılabilecek bir İstanbul akşamında, uzun zamandır beklenen Yavuz Turgul’un Av Mevsimi’ni izlemeye gelmiştik. Salon tümüyle doluydu.

   Öncelikle belirtmek gerekir ki, filme gidenler polisiye namına bir şey beklemesinler zira film kesinlikle polisiye bir film değil. Ortada bir cinayet var ancak ana fikrin aktarılmasında bir araç sadece bu cinayet mizanseni. Yani mesele cinayeti kimin, neyle, nerede, ne şekilde işlediği değil- bu zaten filmin ilk yarısında hemencecik anlaşılıyor- fakat bu cinayetin araştırılma ve çözümlenme aşamasında, devlet, polis teşkilatı, işadamları, fukaralık, halk, töre gibi kavramların irdelenmesidir.

   Her şey ormanlık arazide bir çayda bulunan kesik kolun kime ait olduğunun araştırılmasıyla başlıyor. Filmin içersinde bolca olmasa da, bir miktar kriminoloji, polisiye, aksiyon mevcuttur. Fakat esas önemli olan, sosyal ve siyasi yaşantıdaki toplumsal sınıflar arasındaki roller.

   Söz konusu kesik kol Pamuk adında genç bir kıza ait ve cinayet masasının görevi, bu cinayeti çözümlemek. İlk bakışta yapılan araştırmalar sonucu elde edilen bulgular, cinayeti kızın hapçı ve torbacı sevgilisi Asit Ömer’in işlediğini gösteriyor. Ancak bu sizi aldatamayacak, çünkü bu tip filmlerde senarist ve yönetmenin izleyici için bolca sürpriz kurgular peşinde koştuğunu yıllardır izlediğimiz filmlerden tecrübe ettiğimizden olsa gerek, “Cinayeti bu işlememiştir kesin, işin içersinde daha çetrefilli olaylar var.” diyorsunuz. Filmde bolca duyacağınız: “Bazen kanıtlar sizi yanlış yöne götürebilir veya cinayeti tüm yalınlığıyla görmenizi engeller, bu yüzden bakış açınızı değiştirmeniz gerek.” söylemi de zaten, az önce bahsettiğim durumu aşikâr kılıyor.
Önce birkaç çatışma, sorgu vesaire derken iş dönüp dolaşıp, zengin bir işadamı olan Battal Çolakzade’ye (Çetin Tekindor) kadar uzanıyor. Bundan sonra işler Arap saçına dönüyor, çünkü filmde emniyet müdürünün sürekli tekrarladığı gibi: “Battal Çolakzade’nin olduğu yerde, bakanlar vardır, milletvekilleri vardır.” Yani burada aslında film, burjuvazi-bürokrat çelişkisine geliyor.

   Devletten daha güçlü bir burjuvazi oluşursa ve devleti bu burjuvazi fonlarsa eğer, devlet nasıl olacak da burjuvaziyi kontrol edecek ya da denetleyecek?
Filmde de soruşturmanın Battal Çolakzade’ye uzanmasıyla birlikte zaten, Avcı’ya (Şener Şen) da amirlerinden soruşturmanın kapanmasına ilişkin emir geliyor.
Bugünlerde, özellikle yargı-cemaat çelişkisi olarak görebildiğimiz bir durum bu aslında ve film vasıtasıyla düşünmemiz de gerekir bence. İsmailağa Cemaati ve “Cemaatime dokunma.” diyerek savcıyı tehdit eden bakan.

   Velhasılıkelam, film polisiye bir film kesinlikle değil, gitmeyenler varsa bu beklentiyle gitmesinler. Sorgulanması gereken daha keskin, güncel ve sosyal konular var filmde ve izleyicinin bu meselelere odaklanması lazım gelir: Fakirlerin sürekli zenginlere kurban edilmesi, vatandaşını korumaktan aciz devlet, elindeki maddi güçle pek çok enstrümanı kullanarak çıkarlarını koruyan burjuvazi…
 
Asım US

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.