Amenna

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Sevda EĞER

   ‘Örgütlü toplum’ diye bağırıp çağırıp duruyor ya yıllardır sendikalar, sivil toplum dernekleri filan… Bakıyorum da işimize geldiğinde pek âlâ örgütlü olabiliyoruz; ancak sorun o ki, ayarı tutturamıyoruz ya da yanlış kişi veya gruplara odaklanıyoruz. Tabii şiddetli bir zaman sorunu yaşadığımız da cabası…<?xml:namespace prefix = o />

 

   Korkarım; adeta vücudumuzda ekstra bir uzuv haline gelen cehalet kamburunu bir türlü söküp atamadığımızdan kaynaklı bilgisizliğimiz, doğallığıyla kişi ya da meselelere bilimsel değil de duygusal bakışımız, saplantıya dönüşmüş; adeta babadan oğula miras geçen gelenekselci politik duruşumuz ve olmazsa olmazımız olan unutkanlığımız örgütlenme serüvenindeki başarısızlığımızın baş aktörleri olsa gerek! Şöyle bir maziye bakınca, örneğin; Ahmet Kaya ‘bir gün Kürtçe klip çekip Kürtçe şarkı söylemek isterim’ dediği için kaşık bıçak yordamı ve hakaretlerle linç edilmiş, dava ve şikayet yağmuruna tutulmuş, üzerinden günler geçmesine rağmen; halk, söylediği sözlerin kelimesini bile unutmamıştır! O kadar unutmamıştır ki, sonunda ülkeyi terk etmek zorunda bırakılmıştır. Ahmet Kaya’yı yargı önünde kesinleşmiş suçlarına rağmen; yasal süreç değil, bir anda örgütlenip üzerinde baskı kuran çoğul halk ve basın sınır dışı etmiştir. Aynı basın, birkaç yıl sonra Kürtçe şarkılar şakıyacak olan türkücülerle binlerce dolarlık eğlence programları hazırlarken; aynı burnundan kıl aldırmayan örgütlü halk, oyalı mendillerle aynı stüdyolarda bu kez Kürtçe şarkılarla halaya duracak, duygulanıp ağlayacaktır.

 

   Mahzuni ne güzel söylemiştir, değil mi; ‘Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner…’ Ee, şu hâlde devletin bizzat yayına soktuğu ŞEŞ TV’ye de ŞAŞ’mamak gerekir. Ahmet Kaya’yı bir cümleyle aforoz eden halk, ‘sen ne mutlu Türküm diyene dersen öteki de ne mutlu Kürdüm diyene der. Türk değil Türkiyeli olmak bilinci aşılanmalıdır’ diyen / diyebilen Başbakan Tayip Erdoğan’a sesini çıkaramadığı gibi, pek tabii koskoca TRT binasını da sınırın öte tarafına çekecek değildir.

 

****

Yaşayanlar bir gün ölür elbette

Ağaçlarla balıklarla kuşlarla ben amenna…

****

 

   Örgütlü olmak güzel şeydir aslında. Birlikten kuvvet doğar diyen atalar boş yere söylememiştir bu lafı. Lakin birlik olmakla iş bitmemektedir. Esas mesele, örgütlenen kitlenin meydana çıkardığı kuvvetin odaklandığı noktadır. Koordinasyonlar titizlikle seçilmeli, hedeflere doğru kilitlenilmelidir. Yoksa, maazallah, el ele tutuşup ‘haydi birlik olduk, medeniyete ışınlayalım kendimizi’ derken, Ortaçağın dibini boylamak da ihtimal dahilindedir! Ve korkarım, bu yanlış ışınlanma malum kitlenin en iyi ihtimalle beş yüz yıl daha beklemesi demektir.

 

****

 

   Neyse, kötü şeyleri düşünmeyelim şimdi.

   Ne diyorduk, örgütlenelim. Örgütlenelim efendim! Çiçek olalım. Kızlar bir tarafa, erkekler bir tarafa olmak kaydı ile el ele tutuşalım. Sonra da hedef belirleyelim.

 

   Misal; vakti zamanında, protest şarkıcımız sınırın öte tarafına kendini atana kadar tepindik ya, aynı tepkiyi Hüseyin Üzmez’e de uygulayalım. Hani şu çocuğa tecavüz etmiş, siyasileri arkasına alıp sahte raporlarla tahliyesini legal göstermişti! Onu diyorum.

 

   Sonra, işyerlerinde SSK’sız işçi çalıştıran işverenlere -ki bu emeğe göz dikmek, geleceğini sabote etmek demektir- bir güzel hadlerini bildirelim.

 

   Hızımızı almayalım lütfen!

 

   Devlet kurumlarında kıytırık bir imzayı bile rüşvetsiz alamadığımız, lütfedip ağızlarından bir kelime koparamadığımız sindirimi bozuk koltuk budalalarına da bir el atalım. Çok adiliz; çok demokratik, çok hakçı hukukçuyuz ya, ondan diyorum. Yeter mi peki; yetmez!

 

   Turizm bölgelerinde, mesela; yüzlerce yıllık ormanı yakıp kül eden, akabinde de özel sektöre tesis dikmesi için 49 yıllığına kiraya veren -peşkeş çeken mi demeliydim- doğa teröristleriyle de hesaplaşalım.

 

   Şu belediye başkanları başı çekmek suretiyle, ülkeyi ve hâliyle bizleri soyup soğana çeviren siyasileri de halk mahkemesine, vicdan muhakemesine sunalım!

 

   Çok inançlı, ahlak budalasıyız ya, ‘Allah, kitap’ diye diye faize, borca ve hatta tefecilere düşürdükleri şu örgütlü halka verecek iki satır hesapları vardır herhalde; soralım.

 

   Çok vatanseveriz ya! ‘Küçülelim, angaryaları sırtımızdan atalım’ diye diye satmadık bir merdiven altımızın kaldığı memleketimizde, şu işlerin sorumlularını bir çıkaralım bakalım divana, var mı edecek lakırdıları şu birlik olmuş halkın yüzüne; görelim!  Ne dersiniz? Demezsiniz. Neden? Çünkü korkarsınız!

 

   Gücünüz çocuğunuza yeter, babanıza yetmez; ‘yanlışsın’ diyemezsiniz.

 

   Türkücüye yeter, TRT’ye yetmez.

 

   Üzmez’e belki yeter de, Nakit -pardon- Vakit’e yetmez.

 

   Çöpçüye diş geçer, başkana geçmez!

 

   Kapıcıya çemkirirken patronun gölgesinde ezilir, zaten yedi ay sonra mucizeyle bulunmuş iş kapısı bir SSK için geri mi çevrilir?

 

   Hiçbir şikayet dilekçen yanıt bulmadığından mıdır nedir, memura ne istemişse verilir.

 

   Geçen yıl yürüyüş yaptığın ormanda bu sene safari turları düzenlenir.

 

   Siyasilerin yolsuzlukları ise, yepyeni oylarla alengirli biçimde ödüllendirilir.

 

***

Ağlayanlar bir gün güler elbette

Uyanmakla, anlamakla, bilmekle ben amenna

***

 

   Neyse, bozmayalım moralleri. Ne diyorduk; örgütlenelim, örgütlenelim efenim, beş dakika daha beklemeyelim. Aman korkmasın sakın, memur zihniyetiyle etliye sütlüye karışmaz -karışmasına olanak sağlanmaz- milletim. Kimseyi suçlu veya masum ilan etmek değildir derdim. Yoktur öyle bir had de zati. Amma, kör göze parmak hataları da göstermek vazifedir bir yerde, değil mi?

 

   Ha, cezalandır dediysek; kılıç tüfek saldır demeye de getirmedik. Bir anla yani, bir dinle; aç oku, öğren, emin ol ve tavır koy.

 

   Yok öyle! Birini, yargılanıp cezası kesildiği hâlde bir tekme de sen vur yuvarla aşağı, sonra soygunun vurgunun daniskasını yapan, salınsın sokaklarda televizyonlarda bir aşağı bir yukarı?

 

   Kızına ‘seni seviyorum’ mesajı yollayan genci ‘namus elden gitti diye’ işkenceyle öldür, çocuk yaşta insana tecavüz edenin işinde haklı sebepler ara, bul! Oldu mu şimdi sence? Bence olmadı, olmaz!

 

***

Kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbette

Direnmekle kurtulmakla barışla ben amenna

***

 

   Velhasıl, ben umutluyum. Örgütlenin efendim, kimse tutamaz sizi! Örgütlenin, lakin mekanizmayı doğru hedeflere odaklayıp kanalize edin. Yoksa maazallah, kanalize oluyoruz derken, cümbür cemaat kanalizasyonun dibini boylarız. Malum istesek de istemesek de el ele tutuşmaktayız.

 

 

iletisim@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Bilmeyenlere önemli Not

Yazıda geçen şiir Hasan Hüseyin Korkmazgil'e aittir. Tamamını -geç de olsa, ekleyeyim.

Amenna

Yaşayanlar bir gün ölür elbette
Ağaçlarla, balıklarla
Kuşlarla ben amenna

Ağlayanlar bir gün güler elbette
Uyanmakla, Anlamakla
Bilmekle ben amenna

Kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbette
Direnmekle, kurtulmakla
Barışla ben amenna

Öyle bir yerdeyim ki
Ne karanfil, ne kurbağa
Öyle bir yerdeyim ki
Bir yanım mavi yosun
Dalgalanır sularda
Bir yanım çocuk parkı çığlık çığlığa
Öyle bir yerdeyim ki
Anam gider allah allah
Dölüm düşmüş sokağa

Dostum dostum güzel dostum
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe

Biliyorum :)

"Biliyorum matarada su torbada ekmek değil şiir
Ama matarasında suyu, torbasında ekmeği kalmamışları ayakta tutabilir..."

H.H.Korkmazgil

Yazı güzel olmuş, bir de not düşeyim;
Toplumca Tükaka ilan edilen Ahmet Kaya aslında sosyolojik açıdan doktora tezlerine konu olmalıdır.
İslamcısından, solcusuna hatta Askerdeyken "PKK avına çıkan" Özel harekatçılar bile, sesisini sonuna kadar açar giderlerken dinlerlerdi Ahmet Kaya'yı...

Siz bakmayın topluma :P

Herkesin evinde hala kasetleri vardır gerçi şimdi murdardır; mazallah duyan olur kömür gelmez :)

eee o zaman

....
çürümek ne zindanlarda
özlem ne ayrılık ne
yokluk ne yoksulluk ne
ilenmek ne dilenmek ne
issiz güçsüz dolanmak ne
gün gün ile barışmalı
kardeş kardeş duruşmalı
koklaşmalı söyleşmeli
korka korka yasamak ne
....:))

benden de bir adet

VATAN HAİNİ

"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne,
Kapkara haykıran puntolarla,
Bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
Kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
Vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
Vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
Fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
Vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
Vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
Vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
Ben vatan hainiyim.

Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

Rüzgara Karşı Yürüyen Adam

Biz yarın ne olacağımızı bilemezken Nazım elli yıl önceden yazmış bu günü! Gerçeği, günü ve geleceği böylesine milletin kafasına gözüne geçiren bir Şairi zindanlara sürgünlere göndermeyip ne yapsınlardı?
Katkı için teşekkürler.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.