"3 G" Olayı...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Bu ülkenin vatandaşı olduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Eğer politikaya azıcık meraklıysanız veya gündemi yakından takip ediyorsanız veya siyaset üzerine eğitim aldıysanız ışık hızıyla değişen gündemin içerisinde yorum yapmaktan büyük bir şekilde zevk alırsınız.

İki gün öncesine kadar, füze kalkanı ile yatıp kalkıyorduk. Kazanan, kaybeden veya “bitaraf” olduğumuz konusunda her TV kanalında farklı bir görüşle karşılaşarak kavram karmaşası arasında analiz gücümüzü geliştiriyorduk. O kadar ki, öğretmenler gününü unutur hale gelmiştik. Normalde bu yazının konusu öğretmenler günü ile alakalı olacaktı. Ancak öğretmenler gününden bir ışık yılı uzaktayız artık! Öğretmenlerimizle ilgili Hacettepe Üniversitesi tarafından hazırlanan araştırmayı irdelemeyi düşünürken, bambaşka bir konuda yazı yazma gereği hissettim. Dahası gelişmeler beni buna sevk etti. O yazıyı da yakın bir zamanda yine sizlerle paylaşacağım.

Gelelim 3 G olayına..

Işık hızı gibi teknoloji ve bilimin sahasına girmişken, başlığı da teknolojiye uydurayım dedim. Lakin içerik sanılandan farklı..

3 General..

İkisi Milli Savunma Bakanı, biri de İçişleri Bakanı tarafından açığa alındı. Gerekçe, kamuoyunda Balyoz diye bilinen bir planın müdahilleri olmaları. Generallerden birisi Gediktepe baskınının ardından Başbakan’ın başkanlığındaki heyete sıfır noktasından bilgi verirken görüntülenmişti. Üç general de Ağustos ayındaki YAŞ toplantısında, haklarındaki “yakalama” kararı sebebi ile (yakalama kararı sadece “kaçak” durumundakiler için çıkan bir karardır) bir üst rütbeye terfi edememişti. Üç general, süreci Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM)’ne taşıdı. AYİM; 1 Ekim’de aldığı kararla yürütmenin durdurulması kararını vererek generallerin terfisine bir engel görmemişti. Bu karardan sonra idari işlemlere karşın 60 günlük bir süreçte itiraz yolu izlenmesi gerektiği, eğer itiraz yapılmaz ise 60 gün sonunda kararın re’sen onaylanması ilkesi idare hukukunda açıkça belirtilmişken, sürenin kendileri lehine işleyeceğini düşünen generaller Aralık ayındaki YAŞ’ta terfi beklemeye hazırlanmıştı. Tam da bu sürenin dolmasına 6 gün kala, Bakanlar üç generali açığa alarak, “Türk siyasal hayatı”nda bir ilke imza atmış oldular.

Kararın içeriğinin siyasi olduğu su götürmez bir gerçektir. Çünkü bu zamana kadar bekletilme gerekçesinin hukuken bir açıklaması yoktur. Şüphesiz ki bakanlar, kendilerine verilen yetki uyarınca ilgili kanunun 65. maddesine dayanarak bu karara imza atmıştır.

Generaller görevden alınamaz diye bir kural da yoktur. Hukuk karşısında herkesin eşit olduğu evrensel bir gerçekliktir. Eğer ki, kanun dışına çıkan bir işlem veya eylemleri var ise her kim olursa olsun yargı karşısına çıkmalıdır. Ancak, bu kararı alan kişilere neden sadece asker kişilere karşı bu hukuki mekanizmayı işlettiği sorulmalıdır.

Zira bu memlekette suç işleyenin, hatta ve hatta bu suçu üst düzeydeki bir görevde işleyenin haddi hesabı yoktur. Örnek mi?

Hükümete ve idareye karşı “Meşe ağacının iğneleri nerenize battı?”, “Hss.tr!”, “Kırmızı-beyaz bayrağın yanında sarı-kırmızı-yeşil bayrağımız da dalgalansın!” diyen Diyarbakır Anakent Belediye Başkanı neden açığa alınmamıştır? İçişleri Bakanının bu konuda tasarrufa gitme hakkı olmasına rağmen bu mekanizma niye işletilmemiştir?

Aynı İçişleri bakanı, Adana Anakent Belediye Başkanı’nı görevden alırken bir yolsuzluk dosyası akabinde gelişen süreç sonunda bu karara varırken, askerleri “Hükümeti devirmeye teşebbüs iddiasıyla” açığa alma yoluna giderken, “Devleti ve milleti ile bölünmez bir bütündür” ilkesine karşı suç işleyen (iddia değil!) Belediye Başkanı neden hâlâ görevdedir?

Keza RTÜK eski başkanı Zahit Akman’ın Deniz Feneri e.v. davasında sanık olmasına rağmen, kendisini neden açığa almamıştır?

Askerleri açığa alırken uygulanan kriter neden bu kişilere uygulanmamıştır?

Hukuk, her şeyin üstündedir. Suç işleyen her kimse yargı karşısında hesap verir. Vermelidir. Buna hiç kimsenin itirazı bile olamaz. Ancak, mahkemelerde hakimlerin ardında yazan sözü de hatırlatmak gerekir:

- “Adalet”, mülkün temelidir.

Adalet işletilsin. Sadece ve sadece adalet! Görevinin layıkını yerine getirmeyen kim varsa, suçu kim işlediyse herkes askerlere yapıldığı gibi aynı muameleye tabi tutulsun.

“Yaşasın İleri Demokrasi (!)”

ilker.ekici@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.