24 NİSAN SENDROMU!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Murat KUTLUOL

Yıllardır ABD başkanlarının yaptıkları bu senede Barack Obama’nın yapacağı 24 Nisan (Ermenilerce 'soykırım' tarihi iddiası) konuşması merakla bekleniyor.Merak edilen konu, tüm ülke bugün durduk, Obama’nın ağzına bakıyoruz. Seçimlerde Ermenilerin aktif desteğini alan Obama’nın 24 Nisan’da 'soykırım' ifadesini kullanacak mı? Kullanmayacak mı? Diye.

Ermenilerle aramızı düzeltmeye çalışmamızın süreci 2007 yılında İsviçre’de gizliden gizliye görüşmelerle başladı. Daha sonra 6 Eylül 2008’de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Erivan’daki Dünya Kupası eleme maçına katılması, son bir yıldır da bakanlar seviyesinde süren barış görüşmelerinin devamının sağlanması da Obama’nın bugünkü takınacağı tavra bağlı.

Obama’nın bu mesajı, sadece Ankara ve Erivan’ da değil, Bakü ve Moskova da, ABD’den gelecek bu mesaja kilitlenmiş durumda. Bu mesaj ki, Kafkasya’daki son Demirperde ülkesinin yıkılışına ya da onlarca yıllık sürecek mevcut durumun, devam etmesini sağlayacak etkiye sahip.

Amerika’nın bir önceki başkanı George W. Bush, sekiz yıl süren iktidarında, yaptığı 24 Nisan konuşmalarında 'soykırım' sözcüğü yerine her iki tarafı da idare eden; 'mass killings' yani, ‘’kitle hâlinde öldürme’’ ya da ‘’20. asrın en büyük trajedilerinden biri’’ gibi farklı ifadeler kullanıyordu. Başkan W. Bush döneminde kongre’ye gelen sözde soykırımı tanıma tasarıları Musevi lobisinin de katkılarıyla yeterli desteği alamıyordu.

Bugün 24 Nisan, Obama yönetimi acaba bir kaza yapar mı? Ankara bu konuda endişeli, çünkü Obama, geçtiğimiz günlerde TBMM yaptığı konuşmada, 1915 yılı için; 'yaşanan kötü olaylar' ifadesini kullanıp, ‘’aslında bunlar, benim meselem değil, sizlerin ortak çözeceği sorunlar. Zaten Ermeni ve Türk liderler cesur adımlar atıyorlar. Amerika bu iki ülkenin ilişkilerinin normalleşmesini desteklemektedir.” demişti.
Demişti, demesine de ancak daha bir yıl önce Başkan Obama, Ermeni iddialarını açıkça destekleyip, ‘Amerika’nın, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni tezlerini resmen tanıması çağrısında’ bulunuyordu. Ayrıca başkan Yardımcısı Joe Biden bile Ermeni tezlerine açıkça destekle veriyordu. Ankara’nın endişelerine bakınca hak vermemek elde değil. Çünkü Cumhuriyetçilere nazaran Demokratlar 'soykırım' iddialarına ideolojik açıdan daha yakınlar, ayrıca ‘Davos duruşu’nun ardından ABD’deki Musevilerin tavrı da artık bizlere destek verecek durumda değil.

Bir kısım Washington’a yakın düşünce kuruluşlarının temsilcileri Başkan Obama’nın 24 Nisan’da yapacağı konuşmasında, içinden soykırım demek gelse bile, Türkiye’yi kaybetmeme, Kafkasya’daki istikrar arayışlarına destek verme açısından dolaylı cümleler kullanabileceğine dikkat çekiyorlar. Diyorlar ki; “Obama konuşmasında Musevi soykırımına da vurgu da yapabilir, Hatta tarihte ‘Yaşanan olaylara soykırım diyenler de var’ gibi hatırlatıcı ifadeler de kullanabilir. Bu durumda her iki tarafı da üzmemiş olur.

ABD her iki tarafı üzmez diye düşünüyoruz ama 2006 yılı içerisinde Polonya, Almanya ve Arjantin’le beraber bazı ABD eyaletleri asılsız soykırım iddialarını kabul etti. Polonya varlığını Osmanlı’ya borçlu olduğunu sürekli dile getirmesine rağmen asılsız soykırımı kabul etti. Ya Almanya; onların yüzünden birinci dünya harbine girdik, onlar için birçok cephede, Galiçya’da öldük. Ama onlar bunları hatırlamadan asılsız soykırımı kabul ettiler. İngiltere parlamentosundan; “Mavi Kitabın propaganda amaçlı yazıldığı” ile ilgili ses seda çıkmadı. Demek ki batılı ülkeler ön yargılı kararlarını çoktan vermişlerdir.
Bırakın 90 yıl önce cereyan eden olayları, yakın tarihimize bakalım. Onlarca Büyükelçilik görevlimiz Ermeni terörü Asala tarafından katledildi. Halen Azerbaycan toprağının %20’si Ermeniler tarafından işgal edilmiş durumda. Binlerce masum Azeri katledilmiş, bir milyon civarında Azeri Türkü kendi vatanında mülteci konumuna düşmüştür. Bu olaylar yakın tarihte ve dünya kamuoyu önünde cereyan eden olaylardır.
Uygar geçinene batı dünyası bütün bu katliamlara seyircisiz kalmıştır. Bir Ermeni için bütün dünya ayağa kalkarken, Azerilerin feryadını duyan yoktur. Bu çifte standart, batı dünyasının ne kadar önyargılı ve düşmanca tutum sergilediğini göstermektedir.
Peki, aklımıza takılan soru şu; Ankara ile Erivan ilişkilerinin gerginleşmesi ve Kafkasya’daki mevcut durumun devamı kimlerin işine gelir. Eğer Obama bugün 'soykırım' dese hangi taraf kazanır, hangisi kaybeder?

Yaygın düşünce, Kafkas bölgesinin lider ülkesi Rusya, çözüm arayışından pek hoşnut olmadığı. Rusya devlet politikası gereği Kafkaslar’ı tümüyle etki altına alıncaya kadar mevcut durumun devamında yana. Son dönemde Rusya – Azerbaycan yakınlaşmasında, Azerbaycan’ın Türkiye yerine Rusya’ya gaz satmaya yöneldiğini de bir gerçek.

Sonuç olarak, Türkiye, Suriye ile olduğu gibi Kafkasya’da da kangren olmuş sorunlarını çözme arayışında. Ancak Azerbaycan’a rağmen çözüm olanaksız gibi görünüyor. Türkiye Ermenistan’la iyi ilişkiler kuracağız diye, binlerce yıllık geçmişimiz olan, iki millet tek devlet ilkesini benimsemiş Azerbaycan’a arkasını dönemez, dönmemelidir. Ermenistan’la yapacağımız, anlaşmaya uzun vadede ’’Karabağ’dan çekilme’’ şartının da eklenmesi, Azeri kardeşlerimizin de en az Türk halkı gibi haklarının korunması sağlanmalıdır.

Murat KUTLUOL / 24 Nisan 2009
iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.