İç Siyasa

Yerel Seçimler Sonrası Eleştirel Yaklaşımlar

Yazar: 
Halit DURUCAN

Üç aylık dönemde millet olarak yerel seçimlere kilitlendik. Hükümetin ve muhalefet partilerinin seçim stratejilerine baktığımızda ağırlıklı olarak ‘17 Aralık yolsuzluk ve hırsızlık operasyonları’ olduğunu gördük. İktidar partisi, Fethullah Gülen’in okyanus ötesinden mevcut hükümete karşı uluslararası bir komplo girişiminde bulunduğunu meydanlara taşıdı. Fethullah Gülen için ‘Haşhaşi, sahte şeyh, sahte din adamı ve hain’ benzetmesinde bulunarak bu kişinin inlerine gireceğini söyledi. Yolsuzluklarla ilgili olarak bakanlarını, bakan oğullarını ve oğlu Bilal’i yargılanmaktan kurtardı. HSYK’da, MİT’te ve Emniyet Teşkilatlarında bir dizi operasyonlar yaparak bu kurumları hükümete bağlı kurumlar haline getirdi. Böylece mahkeme kararları emniyet teşkilatı tarafından uygulanmadı. Operasyon yapmak isteyen hâkimler, savcılar ve emniyet yetkilileri ‘görevi kötüye kullanmak’ suçuyla görevden uzaklaştırıldı; bir kısmının yeri değiştirildi. Böylece kurumlarıyla savaşan bir devlet yapısı inşa edildi.

Seçimlerin Gölgesinde Saklanan Gerçek

Bir seçim daha yapıldı ve 1950 den beri kazananlar yine kazandı. İncelendiğinde görülecektir ki Türkiye’de seçimler demokrasi ilkelerine göre değil, küresel çetenin emirlerine göre yapılıyor. Küresel çetenin denetimi istekli veya isteği dışı biraz gevşettiğinde işbirlikçileri hemen zora giriyor. Tabii küresel çetede zamanın modasına göre sert bir şekilde devreye girip durumu kendi istediği biçimde düzenliyor. Bu bazen askerle, bazen kendi memurunu bakan olarak, bazen de din kullanılarak yapılıyor. Durum daha da zor ise bunların hepsi bir arada kullanılabiliyor.

30 Mart seçimleri de küresel çetenin gövde gösterisi olarak geçti. Tabir yerinde ise bu sefer kendilerine o kadar güveniyorlardı ki adayları ayakkabı kutuları, tapeler, ses bantları, hatta dini aşağılayan konuşma iddialarıydı. Kendi durumlarını test ettiler ve kazandılar. Demokrasiden ve ekonomik çöküntüden Türkiye’yi uzak tutabilirlerse sömürülerine keyifle devam edebilecekler.

Bir 2014 Yerel Seçim Analizi

30 Mart yerel seçimlerinin üzerinden iki gün geçti, hâlâ bazı kentlerde sonuçlar belli değil. Son duruma göre, Ankara’da CHP’nin adayı Mansur Yavaş kıl payı kaybetmiş görünüyor; ancak Mansur Yavaş sonuca Yüksek Seçim Kurulu nezdinde itiraz ediyor. Fakat ne hikmetse bir türlü oy sayımı tamamlanamıyor. İstanbul’da, Antalya’da, Yalova’da adaylar arası oy farkı olağanüstü çok az.

Oyların sayımı esnasında birçok ilde aynı zamana rastlayacak bir biçimde elektriklerin kesilmesi oy sayımında hilelerin, hırsızlıkların yapılabileceğine dair şüpheleri artırıyor. Oyların sayımı, bilgisayar ortamında yapıldığı halde, iki gün içinde sonuç alınamaması, seçimlere hile karıştığı şüphelerini daha da artırıyor. Oyların çalındığına dair bir sürü şikâyetler var. Çöplükte oylar bulunuyor. Vs.

Halk Seçimini Yaptı: Ayrışmaya ve Ayrımcılığa Devam...

Türkiye, sancılı bir seçim atmosferini geride bıraktı.

Seçim öncesi tertiplenen mitinglerde, genel başkanlar tabanlarına genelde “ötekisi” üzerinden mesajlar verdi…

Kesin olmayan sonuçlara göre…

AK Parti, %45 oy oranıyla bu seçimden de zaferle çıkmıştır, diyebiliriz.

AK Parti’nin siyasal performansında gözle görünür bir değişme yaşanmadı da diyebiliriz…

30 Mart yerel seçimi, siyasal tarihimiz içinde daha çok gündemde tutulacak ve tartışılacaktır.

Aynı 17 Aralık soruşturması gibi…

Cemaat, Siyaset Yapsaydı Kazanırdı

CHP’ye oya atarsa günaha girerdi, vebali vardı… MHP’ye oy atmak barış istememek anlamına geliyordu, MHP, PKK ile barış yapmaya karşıydı, kan üzerine kurulmuş bir siyaset güdüyordu vs… Böyle empoze edilmişti yıllardır Fethullah Gülen’in müridlerine…

Sonra şuı dershane konusunda ayrı düştüler. Fethullah Gülen resmen AKP’ye karşı cephe aldı. Artık AKP tu kaka idi. Müridlerine bu seçimlerde kesinlikle AKP’ye oy vermemeleri gerektiği söylendi. İsteyen CHP’ye isteyen MHP’ye atsın ama asla AKP’ye oy verilmesin… Bunun için de yolsuzluk ve rüşvet kasetleri ortaya döküldü ki AKP’ye oy vermemenin somut bir sebebi olsundu…

Mürid seçim bölümüne girip perdeyi çekip oy pusulalarına bakarken aklından şunlar geçti; “CHP’ye atarsam günaha girerim, öbür tarafta hoca beni kurtaramaz. MHP desen kan istiyor, bunun vebalini alamam. Hoca zaten sapıttı, şu kaset olaylarını çok abarttı… Daha iyisi çıkana kadar şimdilik en iyisi bu…” Bunları düşünürken mühür CHP’nin üzerinden MHP’ye, oradan da AKP’ye geldi ve bu düşünceler AKP’nin üzerinde son buldu…

Neden AK Parti'ye Oy Vermedim?

30 Mart mahalli seçimleri “yerel” havasından arındırılarak genel seçim atmosferine sokuldu.

Türkiye olarak önemli bir ana şahitlik yaptık.

Bir tarafta yolsuzluk, rüşvet, nüfuz ticaretiyle itham edilen bir siyasal iktidar, bir tarafta ülkenin istikbali ve huzuru için endişelenenler...

Ak Parti, 17 Aralık soruşturmasının başladığından beri siyaset arenasında kendini savunma refleksleri sergilemekte...

Şu son yaşadığımız hadiseler karşısında gerçekten de ülkemizin itibarı ve prestiji sarsılma noktasına geldi...

30 Mart Notları / Sararıp Solan Türkiye

Yazar: 
Alp Giray
Yazının Yazıldığı Tarih: 
31 Mart 2014

Mahir Çayan ve dokuz yoldaşını kaybedeli 42 sene oldu. Anılarına ve mücadelelerine saygıyla…

***

En başta söylemek elzem ki, seçimin galibinden ziyade kaybedenleri önemlidir. Yarışta geride kalan partilerle beraber, ne yazık ki, bizler de kaybetmiş bulunuyoruz.  Muhalefet örgütlerine mensup olalım ya da olmayalım, oyumuz, düşüncemiz, eylemimiz bir yerde temsil edilmiyorsa; bu böyle. Eskiden sandığa gitme oranı hayli düşükken, toplumun hızla politize edilmesi sonucu, artık neredeyse herkes oy kullanıyor ve bir zaman sadece sosyalistlerin yaşamak zorunda kaldığı psikolojiyi, şimdilerde ülkenin yarıya yakını, dörtte üçü belki de, yaşıyor.

Beş Yıl Sonra Yine Bir Seçim

Yazar: 
Murat ŞİMŞİR

29 Mart 2009 yerel seçimlerinin üzerinden tam 5 yıl geçti ve bir kaç gün sonra sandığa gideceğiz..

 

Beş yıl öncesinde Milliyet blogda yayınlanan “İ.Melih ve baronları..” isimli yazımda Ankara seçimlerine ilişkin görüşlerimi yazmıştım ve İ.Melih Gökçek'i korku dağlarının beklediğini söylemiştim...

Hangi Parti Kazanırsa Daha İyi Olur?

Anketler, anketler, anketler. Seçimler yaklaştı ya, birbiri peşine geliyorlar. Artık yaptıranın meşrebine göre oy oranı yazıyorlar. Başbakan cephesinde durum gayet iyi. Başbakanın anketçilerine göre %50 kesin. Muhalefet anketçileri cephesinde ise oylar%30 larda eşitlenmiş ve muhalefet oyları hızla yükseliyor. Yani iktidar gitti gider. Bunların hangisi geçerli Pazar akşamı belli olacak. Tabii şimdiden kaybetme riskine karşı önlemler alınmaya başladı bile. Muhalefet iktidarı, iktidar da muhalefeti hile yapacağı düşüncesi ile suçluyor.

Suriye’ye Saldırmak Başbakana Ne Kazandırır?

Başlıktaki “başbakana” sözcüğünü bilerek kullandık. Zira artık Türkiye’de devlet otoritesi diye bir şeyin kalmadığını üzülerek ve endişe içinde görüyoruz. Her şey başbakanın iki dudağı arasından çıkacaklara bağlı. Benim bakanım, benim valim diye başlayan söylemleri demokrasinin olmazsa olmaz kurumları kabul ettiler ve tam bir biat içindeler. Arada bir itiraz edenler oluyorsa da, anında analarından doğduklarına pişman ediliyorlar. En kötüsü de bu antidemokratik işlemlere isyan etmesi gerekenler suskunluk içinde.

Bu itibarla, başbakanın tavırlarından onun yanlış bir şeylere imza atacağını düşünen komşu ülkelerde Türk halkını ayırarak başbakanı düşman ilan ettiler.

İçeriği paylaş