Ağustos 2013

Erenköy Direnişi

Kıbrıslı Türklerin varoluş mücadelesinin temel taşı olan Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) resmi olarak 1 Ağustos 1958 tarihinde kurulmuş ve 20 Temmuz 1974 tarihinde gerçekleştirilen Mutlu Barış Harekatına değin verdiği mücadele ile tarih yazmıştı.

TMT kuruluşundan tam 18 sene sonra 1 Ağustos 1976 tarihinde görevini tamamladığı için Teşkilat olmaktan çıkartılmış ve Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı (GKK) adı altında düzenli orduya dönüştürülmüştü.

Dün Kıbrıs Türk mücadele tarihinde önemli bir yeri olan şanlı Erenköy direnişi ve direnişte şehit düşenler, Erenköy’de düzenlenen törenle anıldı.
Dün ben de bu anlamlı törene katıldım.

Ülkemizin Ana Sorunu, AKP İktidarıdır!

Türkiye, siyasi olarak çok kritik günlerden geçmektedir. 5 Ağustos’ta açıklanan, 5 yıldan fazla hukuksuz ve kuralsız sürdürülen, siyasi Ergenekon davasının akıl almaz ağır kararları, toplumun adalet duygusunu ve vicdanını derinden yaralamıştır. Ergenekon davasının hukuksuzluğunu; Danıştay cinayetinin azmettiricisi olan, fakat Ergenekon davasında gizli tanıklık yapan Osman Yıldırım’ın serbest bırakılmasına karşılık, 19 yurtsevere kısmen ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmesi de, açıkça kanıtlamaktadır.

5 Ağustos’taki Silivri’deki Ergenekon davasının son duruşmasından önce hükümet, adeta Silivri ve çevresinde sıkıyönetim ilan etmiştir. Sadece yürütme organının bir görevlisi olan İstanbul Valisi Mutlu, doğrudan mahkemelerin yetkilerine müdahale edebilmiş,  kararların okunacağı Silivri’deki duruşma salonuna kimsenin alınmayacağını, Silivri’ye seyahatin yasak oluğunu ilan edebilmiştir.

“Remiss Yöntemi”

İktidarlar halklarını mutlu edeceklerini “düşündükleri” politikalar üretip uygulamak için mi yoksa ideolojilerinin şekillendirdiği politikalarla oluşturacakları hükümet etme yöntemiyle halkın tüm kesimlerinin yönetimde yer alabilmesini sağlamak için mi iş başına getirilir?

Bu sorunun gayet kolay olan cevabını verebilen kesimlerin bazısı samimi, bazısı konjonktürel olarak AKP iktidarını “Demokrasi sandık demek değildir” söylemi üzerinden eleştiriyor. Sandıkta çoğunluğun gücünü arkasına alan grubun 4 yıl boyunca toplumun farklı kesimlerinin duyarlılıklarını göz ardı ederek politika üretmemeleri gerektiğini de bu söyleme ekliyor. Peki ülkenin bürokratik elitlerinin hem sosyolog, hem pedagog, hem mühendis, hem mimar, hem dizi eleştirmeni olmalarını engelleyecek; halkın sivil toplum temelinde örgütlenerek hükümet politikalarına etki edebileceği bir siyasal düzen uygulamada kendini nasıl gösterebiliyor?

Rumların Temcit Pilavı: Maraş

Kıbrıslı Rumların, adada yaşanan sıkıntılara çözüm getirmek için 15 Haziran 1968 yılında başlamış olan müzakerelere devam etmek gibi bir niyetleri yok. Mertçe “masaya oturmak istemiyoruz da” diyemedikleri için bütün yaptıkları, dedeleri olduklarını iddia ettikleri Bizanslıların 2 bin yıllık çirkin entrikalarını günümüze taşıyarak uygulamaya koymak.

Bu yolda belirledikleri strateji de belli. Kıbrıslı Türklerden ve Türkiye'den olmayacak bir talepte bulunmak ve Türk tarafı bu isteğe endirekt olarak "Hayır" dediği veya da dolaylı bir yanıt verdiği vakit de, "Türkler adada çözüm istemiyor" deyip yaygarayı koparmak, sonra da Türkleri suçlayıp masadan kaçmak.

Bu oyun tavsadı artık. 

Ergenekon Davasında Karar Analizi…

Altı yıl süren ve insanlara her aşamasında “bu kadarı da olmaz” denilen özel yargılama bitti. Birçok insana akıl almaz cezalar verildi. Biz şimdi uzun takiplerimizin sonucu gördüğümüz durumu analiz edelim. Bu davanın nasıl sonlanacağı hakkında oluşan fikirlerimizi söyleyelim.

Kabul edilecektir ki adil yargılama ile özel yargılama farklı şeylerdir. Adil yargılamayı hep biliriz. Kısacası altı yıldır bu mahkemelerde görmediğimiz yargı biçimlerinden biridir. Bunun için bağımsız bir yargı, bağımsız hâkimler gerekir.

Bu mahkeme ise adı üzerinde özel yetkilerle kurulmuş bir mahkemedir. Olayların seyrinden de anlaşılacağı üzere, bu dava için iktidar tarafından özellikle oluşturulmuş, savcı ve hâkimleri özenle seçilmiş bir mahkemedir. Dolayısı ile vereceği kararların hukuk adına değil iktidarın isteğine göre olması çok normaldir. Böyle de olmuştur. Ortada kesin hiçbir delil yokken sadece sözde kanaate dayanan korkunç boyutta cezalar verilmiştir.

Ergenekon'un Rövanşı Ekim'de

Yazar: 
Koray Kamacı
Yazının Yazıldığı Tarih: 
05.08.2013

Evet, asrın davasında belki de bir nebze olsun sona gelindi. Kararlar verildi cezalar havada uçuştu. Herkes geçmişten beri ektiğini biçti. Eski Genelkurmay Başkanı ve ağlama duvarının müdavimlerinden Org. İlker Başbuğ müebbet hapis cezası aldı. Ayrıca dönemin birçok önemli Paşası da çok ağır cezalar aldı. Bu kararlar birçok kişi için örnek teşkil oluşturacak cinsten kararlardır. Silivri de yapılan bu mahkeme tabii ki Türkiye’de tarihe hiç şüphesiz geçecektir. Ancak bazı gerçekleri de görmezden gelmemek lazımdır. Bu alınan kararlar sonunda bu yapılanmanın bittiği söylenemez. Dış örgütlenme tüm hız devam ediyor. (Bedreddin Dalan ve Turhan Çömez’i yabana atmamak gerekir) Ve ilerleyen süreçte oluşturulmuş, büyümekte olan bu yapı, yapıdaki bazı insanlara yakın olan Tuncay Güney aracılığıyla (İsrail ve başka dış ellerin katkısıyla) yapıdaki kişilerle ilgili belge doküman ve her türlü o kişileri zayıflatacak bilgi ve arşiv çalışmaları yaptırılmıştı.  Olası bir açık karşısında dış ellerin deşifre olmaması adına, yapı deşifre edilerek kendilerinin deşifre olması engellenecekti.

İnsanlar, Barış Sürecine Niçin "Hayır" Diyor?

Hülya Koçyiğt’i özellikle yaşı ilerlemişler iyi tanırlar. Kendisi iyi bir sinema oyuncusudur. Verilen rolü çok iyi oynar. Türkiye’nin en akıllı yetmiş kişisinden biri midir bilemeyiz. Ancak başbakanın kendine verdiği akil insan rolünü iyi oynadığı kesin. İkide bir ortaya çıkıp kendinden ve çoktan unutulmuşlar mezarlığına gönderilen akil insanlar oyunundan söz ederek rolünün gereğini yaptığını düşünüyoruz.

Hanımefendi, insanların barış sürecine karşı olmadıklarını, ancak Tayyip bey itibar kazanmasın diye karşı çıktıklarını söylüyor. Bu görüşe katılmak mümkün değil. Zira binlerce insanımızı katleden teröristleri yakalayıp kanun önüne çıkaracağına onlarla müzakere eden bir zihniyeti bizim beynimiz kabul etmiyor. Olaylar böyle çözülecekse adalet mekanizmalarının hukukun hiç gereği yok.

Haçlı Seferleri- MISIR

Yazar: 
Cihan Ünal
Yazının Yazıldığı Tarih: 
10.08.2013

Tahmini 5 Milyar yaşında olan Dünyamız üzerinde tarih bir çok savaşa ev sahipliği yapmıştır. Ancak bunların en büyükleri herzaman din unsurlu savaşlar olmuştur.Irkların farklılığı dinlerin birliği ile sentezlenip büyük ordular eşliğinde Dünyalar savaşmıştır.

Din unsurlu savaşlara en büyük örnek HACLI SEFERLERİ  olmuştur.Haclı seferlerinin en büyük nedeni;

  • Hıristiyanların kutsal yerleri özellikle Kudüs'u müslümanlardan geri almak istemesi
  • Katolik kilisesinin ortadoks dünyasını egemenliği altına almak istemesi
  • Din adamlarının koyu fanatizmi
  • İslam dünyasının zenginliğinden yararlanılmak istenmesidir.  

Acı Ve Kan Dolu Bir Coğrafyanın Hezeyanları

Yazar: 
Koray Kamacı
Yazının Yazıldığı Tarih: 
11.08.2013

Ülkem-bölgem, milletim ve ümmetim için, acının eksik olmadığı bayramlar yaşadık yaşıyoruz. Son yılların hemen her bayramında, aslında ciddi toplumsal sıkıntıları çoğumuzun gözleri görmese de, aynı coğrafya da yaşayan insanlar olarak birlikte yaşıyoruz.


Mensubiyet bilinci olan her Türk görüyor ki, hemen hemen dünyanın birçok yerinde Türk milleti olarak beraber haksızlıklara zulümlere maruz kalıyor, öte yandan aynı dinin mensupları olarak acıyı, gözyaşını, iç kargaşaları, kırsal, kentsel ve mezhepsel savaşları, yine son yıllarda hep beraber görüyor, yaşıyor ve acısını çekiyoruz. Ama tabi ki, bunu da mevzu bahis olunan yerlerdeki sıkıntıları herkes görmüyor. Duyarlı ve varlık, özlük, benlik, aitlik gelişimini tamamlamış insanlar görüp, hissedip üzülüyor. Çünkü içimizdeki, ‘’bana dokunmayan yılan bin yaşasın’’ diyenler, bir eli yağda bir eli balda olan, dünyayı umursamayan (af buyurun) sözüm ona ruhsuz ibneler, her daim (Yezidden) yana olan, insan siluetindeki iblisler ve dünya yansa bir bağ otum yanmaz zihniyetindeki yavşaklar, görmez-duymaz, hissedip incinmezler. İşte bunlar içimi acıtan esas üzücü durumlardır.

Silivri Gezi Parkı

Yazar: 
Alper TEKİN
Yazının Yazıldığı Tarih: 
11 Ağustos 2013 Pazar

Twitter başta olmak üzere her tarafa yaydım.Gazete köşeme de konu olarak ele alıyorum.Madem Gezi olayı patlak verdi #direngeziparkı hastagıyla destek verildi ve 5 Ağustos’ta Silivri duruşmasına ise #dirensilivri hastagları twitterda yazıldı bende bu konuyu ele alıyorum.Madem bizleri Silivri Cezaevi duruşmalarına sokmuyorlar ve gaza boğuyorlar o zaman bizlerde Silivri cezaevi yakınlarında bulunan toplandığımız tarlada yada Silivri Cezaevi yakınında bulunan nöbetçi çadırına yurtseverlerimizin tahliyelerini beklemek amacıyla insanların toplanması için Silivri Gezi Parkı kurduralım.

Silivri halkı ve Çatalca, Büyükçekmece gibi çevre ilçelerdeki halkımız anca Silivri Gezi Parkı’nın kurulmasıyla uyanabilir.